top of page
Search
Writer's pictureÖzden Bayraktar

Anın Farkındalığı [TR]

Bir psikolog olarak Londra’da danışanlarım ile çalışırken çoğunlukla karşılaştığım ‘geçmiş veya gelecek’ içinde yaşamak kavramı beni öylesine derinden etkiliyor ki… Bizler, rutin olarak yaşadığımız süreç içinde, anı yakalamıyoruz, zihnimizde kaldıkça her an endişe ve karamsar düşünceler üretebiliyoruz.  Londra’da Tate Britain sergi salonunda, ’20. Yy.Da Yürümek’isimli sergide, harikulade bir eserle karşılaştım. Bu eser, sembolik olarak müthiş bir örnek oluşturuyordu bu düşünceme, anın farkındalığını yaşamaya.. Eser, İngiliz Sanatının retrospektif bir yaklaşımla sergileyen bir bölümde idi. Önce harika bir melodiye doğru yürüdüm, ilerideki bir büyük odanın içinden yükselen Bach’ın melodisi daha sonra yerini bir kilise müziğinin sihrine bıraktı. Ve işte o odada, bir büyük ekranda oynayan görüntülere takılıp kaldım. Çalan müzik, Tate Britain’ın büyük salonunda öylesine yankı yaparak duyuluyor du ki, büyük bir merakla salondan içeri girdim.Karşımdaki  sahnede oynayan görüntü, bir havaalanı çıkış kapısı ve oradan çıkan insanların görüntüsü idi. Yavaş çekim ve müzik ile, insanların hareketleri, adımları, her bir vücut salınımları öylesine büyüleyici görünüyordu ki! Birkaç dakika seyrettikten sonra daha çok hareket içeren, bir dönüm noktası,bir zirve olacak diye beklemeye başladığımı fark ettim! Halbuki yanılmıştım! Perdedeki her kişinin en ufak bir hareketi, adımı, bir dokunuşu veya tanıdığı ile kucaklaşması zaten bir dönüm noktası idi! Bir başka deyişle, her anımız, yaşamdaki her ufacık duruşumuz, her yaptığımız  zaten bir dönüm noktasıydı aslında ve ne kadar da değerli idi! Adeta bir sanat eseri yaratıyoruz, fırça elimizde tuvalimizi nasıl da rengarenk boyuyoruz!! Hiçbir özel dönüm noktasına ihtiyacımız yok,  her anın kıymetini bilerek, sakin ve içsel huzurumuzla yaşadığımız her an bir sanat eseri zaten öyle değil mi? Bu küçük filmin yansıtıldığı ekrana bakakalmıştım! Müthiş bir farkındalık ve

hatırlatma anıydı benim için! 

Galeri Tate Britain’dan çıkarken, müzik eşliğinde ağır çekim ile ilerleyen insanların perdedeki yansımları hala aklımda idi.  Bu konuda 2010 yılında Harvard Üniversitesinde yapılan 2250 kişi ile yapılan bir araştırma, kişilerin günlerin yarısından çoğunu, zihinlerin başka bir yerde olarak geçirdiklerini bulmuştur. Daha açık bir şekilde, kişiler, anın içinde olmaktan çok geçmiş ya da gelecek ile ilgili düşünerek, kendilerini yaptıkları işe vermemektedirler.  Peki farkındalık içinde olabilmek için nasıl davranalım? Gün içinde anı nasıl yakalayalım? 1. Anın içinde sadece tek bir iş yapın. Günlük koşturmaca içinde aynı anda pek çok aktivite yapmak belki bizlere zaman kazandırır ancak sadece tek bir işe konsantre olur isek, o işten daha çok zevk alabiliriz.(Örneğin, yemek yaparken telefon ile konuşmak gibi.) 2. Yemek yerken farkındalık içinde yiyin. Yemek yerken lokmalarımızın farkında olmak, yediğimiz yemeğin tadına daha çok varmamızı sağlar. Böylece daha kısa zamanda kendimizi tok hissederiz ve de daha az yemiş oluruz.  3. Kendizie digital detoks uygulayın.Sürekli olarak e-posta ve mesajlarla rahatsız edilmiyor muyuz? Bu şekilde olmak bizleri anın içinde yaşamaktan alıkoyuyor ve müthiş bir yorgunluk veriyor. Bu yüzden her hafta bir gün kendinize ‘ digital detoks’ günü uygulayın ve sadece günün içinde ana konsantre olun! 4. Farkındalıklı bir yürüyüşe çıkın. Haftada en az s bir kere tüm 5 duyu organınıza dikkatinize vererek yürüyüşe çıkın. Çevrenizdekileri dikkatle görün, adımlarınıza ve nasıl adım attığınıza dikkat edin, çevrenizdeki kokulara odaklanın. Zihin ve bedeninizin aynı yerde olmasını sağlayın. 5. Birlikte olduğunuz kişilere tüm dikkatinizi verin. İletişimde olduğunuz kişilerle beraber iken, tüm dikkatinizi onlara verin, gözlerinin içine bakın ve tüm algılarınızla onlarla beraber olun!  

Comments


Commenting has been turned off.
bottom of page